Romatoloji Uzmanı Dr. Yüksel Karakoç, soğuyan havalara dikkat çekerek, ozon tedavisinin hastalıklarla mücadelede hekimlere destek sağladığını ve aynı zamanda enerji ve mod düşüklüğü yaşayan herkesin kullanabileceğini belirtti.
Havaların soğumasıyla birlikte vücut ısısını sabit tutmak için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyulacağına işaret eden Medicana Bursa Hastanesi Romatoloji Uzmanı Dr. Yüksel Karakoç, gençlerin bu değişikliğe daha kolay adapte olduğunu ancak 40 yaşından sonra enerji üretiminin azaldığını ifade etti. Karakoç, bazen insanların kendilerini hasta hissetmediklerini fakat aslında hastalık belirtileri taşıdıklarını, bazen de tam tersi durumların yaşandığını vurguladı. Bu nedenle, uzman bir hekimin değerlendirmesinin önemli olabileceğini belirtti.
Dünyanın, insan vücuduyla birçok benzerliğe sahip olduğunu dile getiren Karakoç, örneğin her ikisinin de yaklaşık yüzde 65-70'inin sudan oluştuğunu ve en bol bulunan atomun oksijen olduğunu söyledi. Karakoç, vücut ısısındaki birkaç derecelik artışın ateş olarak değerlendirildiğini ifade etti.
Karakoç, günümüzde enfeksiyon tehdidinin hala varlığını sürdürdüğünü, ancak kanser, dejeneratif hastalıklar, otoimmün hastalıklar ve metabolik hastalıkların artan bir şekilde karşılaşılan sorunlar olduğunu belirtti. Bu hastalıkların tam olarak anlaşılamadığını dile getiren Karakoç, modern tedavilerin yanı sıra geleneksel tıp yöntemlerinin de tedavi başarısını artırabileceğini vurguladı.
Ozon tedavisinin geleneksel tedavi yöntemlerinden biri olduğunu ifade eden Karakoç, “Yüzyıldan uzun bir süredir bilinmektedir. Özellikle Avrupa olmak üzere tüm dünyada kullanılmaktadır. Ozon tedavisinin özünde oksijen yatmaktadır. İnsan vücudunun yüzde 90’ını üç element oluşturmaktadır. Bunlar, oksijen, hidrojen ve karbondur. Atom ağırlığı açısından vücudumuzdan en sık bulunan atom oksijendir. Oksijen hem yapısal olarak hücre ve dokularda bulunurken hem de besin, su ve gaz olarak vücudumuza her gün almaktayız. Kemik, kas gibi devasa yapılara sahip olan insan bedeninin 10 dakika oksijen gazsız kalması, hayatının sonra ermesi çok ilginçtir. Oksijen sürekli alınmak zorundadır. Bu çarpıcı olayın temelinde bedenimizde oksijen deposunun olmaması yatar. Dolayısıyla tüm hayatsal işlevler için (okumak, düşünmek, planlamak, keşfetmek gibi zihinsel işlemlere ilaveten temel biyolojik işlevler, hareket etmek, avlanmak, yemek, içmek gibi) gerekli olan enerjinin de deposu yoktur. Her hücre vücutta bulunduğu her noktada kendi enerjisini kendi sürekli üretmek zorundadır. Bunun için kesintisiz bir oksijen kaynağına ihtiyaç duyar. İnsanlar bunu solunumla sağlarlar. Soluyarak aldığımız havadaki oksijen O2 olarak adlandırılır. İki oksijen atomu içerir. Ozon gazı O3’dür. Yani üç oksijen atomu içerir” dedi.
Ozon gazının dezenfektan olarak başlıca su ve besin dezenfeksiyonlarında kullanılmakla birlikte otomobil temizliğinden haşarat öldürmeye kadar çok farklı alanlarda günlük hayatta kullanılmakta olduğunu belirten Karakoç, “Medikal oksijen doz/konsantrasyon olarak bunlardan çok farklıdır. Tıp da medikal cihazlarda saf oksijen elektriğe maruz bırakılarak atomlarına parçalanır ve ozon oluşur. Yüz mililitrelik bir gaz karışımının yüzde 95’i saf oksijen, yüzde 5’i ozon olacak şekilde karışım hazırlanır. Cihaz 1 mililitrelik bir gazda 1 mikrogram ozon içerecek şekilde karışımı ayarlar. Hastalıkların tedavisinde kullanılan ozon miktarı günlük hayatta kullanılan dozlardan çok çok daha azdır. Ozon tedavisi hem mikroorganizmalara bağlı gelişen enfeksiyon hastalıklarında etkili olmakta, hem de yukarıda bahsettiğimiz günümüz insanın 4 ana grup hastalığında da (kanser, otoimmünite, dejeneratif ve metabolik) kullanılabilen ilginç bir tedavi ajanı olarak durmaktadır. Acil servisten kardiyolojiye, romatolojiden nörolojiye, kısacası tıbbın her branşında kullanılabilme potansiyeli taşımaktadır” şeklinde konuştu.
2019 yılından bu yana tüm dünyada korona virüs salgını yaşandığını belirten Karakoç, "Son yıllarda ozon tedavisinin tekrar gündeme gelmesi ve sıkça konuşulur olması sebeplerinden biri de ciddi korona virüs enfeksiyonlarında ozon tedavisinin etkinliğinin gözlenmiş olduğu vakalardır. Ozon tedavisi yalnızca hastalıklarla mücadelede hekime destek verebilmesi yanında hiçbir hastalığı olmayan ama enerji ve mod düşüklüğü hisseden ya da kendisini daha iyi hissetmek isteyen herkes bu tedaviyi alabilmektedir. Şunu da hatırlamakta yarar vardır. Hiçbir ilaç veya tedavi yöntemi yoktur ki herkese iyi gelsin. Bu sebeple ozon tedavisinin de hiç alınmaması gereken durumların yanı sıra alınmasının riskli olabileceği durumlarda vardır. Dolayısıyla ozon tedavisi almak isteyen birisi ilgili hekimle tedaviye uygun olup olmadığını danıştıktan sonra ozon tedavisine başlaması gerekir" diye konuştu.
Kaynak : İHA
Fotoğraf : Mynet, facebook
Derleme : egegundem.com.tr - Gürel UÇAK -