Latoya Ammons'un Hikayesi Üzerinden Korku
The Deliverance, Latoya Ammons'ın Indiana, Gary'de yaşadığı paranormal olaylara dayanıyor. Latoya, annesi ve üç çocuğu ile birlikte bu olayların merkezinde yer alıyor. Bu hikaye, ünlü hayalet avcısı Zak Bagans'ın 2014 yapımı Demon House filmi için satın aldığı evde geçiyor. Daniels, bu korku dolu hikayeyi büyük bir ustalıkla perdeye taşıyor. Filmin başkarakteri Ebony (Andra Day), kanser hastası beyaz annesi Alberta (Glenn Close) ve üç çocuğu ile birlikte Pittsburgh'daki yeni evlerine taşınıyorlar. Ancak bu evde tuhaf olaylar kısa sürede baş gösteriyor. Bu olaylar, bodrumdaki pis kokularla başlayan sinek sürülerinden, Ebony'nin en küçük çocuğu Andre'nin hayali bir arkadaşla konuşmasına kadar uzanıyor. Bu korkunç olaylar, daha filmin başından itibaren izleyiciye rahatsız edici bir atmosfer sunuyor.
Ebony'nin Zorlu Mücadelesi
Filmin ilk yarısı, büyük ölçüde Ebony'nin karakter gelişimine odaklanıyor. Ebony, yoksulluk içinde ayakta kalmaya çalışan bir anne olarak karşımıza çıkıyor. Alkol bağımlılığı nedeniyle dengesiz bir karakter çizen Ebony, en büyük oğlu Nate'e (Caleb McLaughlin) karşı fiziksel ve sözlü saldırılarda bulunuyor. Ancak Daniels, Ebony'nin bu zorluklarla nasıl başa çıktığını, sağlık faturalarını nasıl ödediğini ve çocuklarına nasıl baktığını da gösteriyor. The Deliverance, kırık ruhların kırık kalıp kalmayacağını veya kalıtsal lanetlerin doğaüstü yollarla yenilip yenilemeyeceğini sorgulayan bir film olarak dikkat çekiyor. Ebony'nin çocukları ve onları çalmak isteyen güçlere karşı verdiği mücadele, bu filmi özel kılan unsurlardan biri. Devletin yönetimi, yargılayıcı gözlere sahip hemşireler veya Şeytan'ın kendisi olsun, Ebony'nin karşılaştığı zorluklar izleyiciyi derinden etkiliyor.
Get Out, The Blackening ve Bad Hair ile Benzer Temalar
Lee Daniels, The Deliverance filminde, Get Out, The Blackening ve Bad Hair gibi filmlerde ifade edilen benzer temalara yer veriyor. Ebony'nin korkuları evrensel olsa da, Day'in etkileyici performansı sayesinde bu korkular, ten rengine karşı bir mücadele olarak da ön plana çıkıyor. Glenn Close, Tanrı'yı bulan ve kemoterapi hemşiresiyle (Omar Epps) flört eden beyaz bir anne olarak karşımıza çıkıyor. Close'un performansı, beyaz olmanın getirdiği ayrıcalıkları da ele alıyor. Daniels, kusurlu bir başkahraman seçerek izleyiciye zor sorular soruyor. Ebony'nin zorluklarının, yaptığı hataları affettirmeye yetip yetmeyeceği film boyunca merak uyandırıyor. Day'in performansı, zaman zaman yüz buruşturan, huysuz ve saldırgan bir karakteri canlandırırken, sevdiklerini koruma konusundaki bağlılığı ise izleyiciyi derinden etkiliyor.
Korku ve Dramanın Birleşimi
Film, şeytani kötülükler ve iğrenç hilelerle dolu. Ebony, iblisin tuzaklarına düşerken, çocukları da düzensiz davranışlara yenik düşüyor. Daniels, Ebony'nin ailesi üzerindeki laneti ortadan kaldırmaya çalışırken, dini ritüellerin gücüne vurgu yapıyor. Filmin sonunda, şeytanlar ve diğer korkunç varlıklarla dolu bir mücadele izliyoruz. Ancak, bu mücadele bazı yerlerde estetik kaygılar nedeniyle etkisini yitirebiliyor. Yine de, The Deliverance, Amerikan yapımı korku filmleri arasında farklı bir yere sahip. Daniels, korku türünde kendine has bir üslup geliştiriyor ve izleyiciye farklı bir deneyim sunuyor.