“Az bulunmalarından ötürü değerli sayılmaları insanoğlunun çılgınlığına verilmeli. Tabiat, o eşsiz ana, altın ve gümüşü yararsız, boş nesneler olarak çok derinlere gömmüş; oysa havayı, suyu, toprağı, iyi ve gerçekten yararlı olan her şeyi gözler önüne sermiştir.”(More,2020:58)
Bu yazıya, Thomas More’unUtopia adlı eserinde karşılaştığım an, bir daha aklımdan çıkmayacağını fark ettiğim sözlerle başlamak istedim.
Ve doğa bir kez daha altın için sömürüldüğünde, halk “Kapadokya altından daha değerli” sözleriyle mücadele etmek durumunda kaldığında, Kaz Dağları katliamı için mücadele vermek isterken Kanada, halkımızın yaşam haklarına başka bir noktadan saldırdığında, yeniden ve yeniden hatırladım bu cümleleri.
Bir yanda UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan ve altın aramak için geri döndürülemez kayıplar vermekle karşı karşıya kalan Kapadokya diğer yanda insan çıkarı için bir kaynak olarak görülmüş ve doğası gereği benzersiz bir ekolojik yaşam alanı oluşturan Kaz Dağları…
Kaz Dağları Kirazlı madeninde altın aramak için Kanadalı Alamos Gold adlı şirket 350 bin ağacı katletmişti. Şimdi de Kapadokya Avanos’un Özkonak beldesinde kültürel dokuyu ve çeşitli canlıların yaşam alanını hiçe sayarak sadece cebini doldurma kaygısında olan Kanadalı Centerra Gold adlı şirket hak mücadelesi vermeye çalışan halk ile karşı karşıya. Şirketler değişebilir, ancak görüyoruz ki ülkemizin potansiyel sömürü kaynağı olarak görülmesi Kanadalı emperyalistler için hiç değişmemiş. Buna karşı halkın da vazgeçmeden sürdürdüğü ve benim de hiç değişmeyeceğine ve daha da artacağına inandığım için bu yazıyı kaleme alma gücü bulduğum “hak arama mücadelesi gerçeği” var.
Özkonak Yeraltı Şehri önünde bir araya gelen yurttaşlar ve onlar adına Av. İsmail Hakkı Atal Uluslararası Ceza Mahkemesine suç duyurusunu gerçekleştirdi. UCM’ye gönderilen dilekçede Centerra Gold şirketinin Kanadalı 15 yetkilisi hakkında “insanlığa karşı suç işleme" nedeniyle soruşturma ve dava açılarak bu kişilerin cezalandırılmaları istendi.UCM’nin ilgili kişileri yargılama yetkisi bulunduğuna dikkat çekilen dilekçede, bir şeylerin yanlış olduğunu ifade etme gayretinde olan halk, sesini duyurmak için mücadele etmeye devam ediyor.
Çünkü, hakkınızı aramak için halktan biri olmanız yeterlidir. Bu nedenle;mesleğiniz, kültürünüz, dininiz değildünyada yaşayan bir canlı olmanız her zaman ön koşul olmalıdır. Ancak bu bakış açısıyla “insanlığa karşı suçun” yanında, yaşayan tüm canlıların hakkını gasp edenlere karşı bir hak arayışı için bir araya gelebiliriz. Niye mücadele etmeliyiz, niye tek bir kelimeyle de olsa düşüncemizi ifade etmeliyiz derseniz; yarının bir bardak temiz suyundan, birkaç metrekare temiz toprağından faydalanabilmek için bugünden bu hakkı hem kendimiz hem de diğer canlılar için sağlamak durumundayız. Çünkü sağlıklı, güvenilir ve sürdürülebilir yaşam hakkı artık “kazanılan bir şey” haline geldi. Bu hakkı muhafaza etmek, durumundayız. Sorumsuzca kazanç sağlamakta olan azınlığın farkına varmalıyız. Çünkü, ekonomik kaygıları için doğayı hiçe sayanlara göz yummak bir lütuf meselesi haline gelmemelidir.
Daha önce de olduğu gibi, kendi ülkelerinde ağaçları yasalarla koruyanlar,yine arkasındabıraktıkları doğa tahribatı adına hiçbir sorumluluk üstlenmeden gideceklerdir. Ve bizler, onlar gittiğinde sorunlarla, kaygılarla baş başa kalacağız. Bizler yani insanlar, hayvanlar, bitkiler ve işte tüm doğa…
Thomas More,Utopia,çev.Sabahattin Eyüboğlu,Vedat Günyol,Mina Urgan,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,xxxıı. Basım,İstanbul 2020.
Melisa Gönen 18.12.2020