Bir karınca yere dökülen baldan azıcık yer ve gider.Tadı hoştur.Geri dönüp daha çok yemek için içine girer.Ancak ayakları bala gömülür,debelenerek ölür.Hikmet ehli derki dünya bu bal gibidir,kim yetecek kadar alırsa kurtulur,kim de içine dalarsa sonu karınca gibi olur.
Dünya bir imtihan yurdudur ve hayatın tekrarı da yoktur. Cenâb-ı Hak bizleri yapıp ettiklerimizden ve imkânımız olduğu halde ihmal edip terk ettiklerimizden hesaba çekecektir. Öyleyse vakit geçmeden, can boğaza gelip dayanmadan, kendimizle yüzleşelim
Vakit, dünyevileşme, israf, bencillik ve sınırsız tüketim arzusuna gem vurma vaktidir. Yolumuzu doğrultma, yönümüzü bulma vaktidir. Vakit, vicdan mahkememizi kurup, hakikat aynasında kendimizi görme vaktidir. Bizi ebedi kurtuluşa erdirecek salih amelleri ömrümüze katma vaktidir. Hâsılı vakit hayatımızı Kur’an ve sünnet ölçüsünde yeniden tefekkür etme vaktidir.
Hayat, akıp giden su gibidir. Ezanla başlayıp salâyla biten ömür, önce yeşeren sonra da sararıp dökülen yaprak misalidir. Doğumun neşesi kadar, ölümün hüznü de hakikattir ve bütün yaratılmışlar için bir süre takdir edilmiştir. Aldığımız her nefeste o büyük güne biraz daha yaklaşıyoruz.Ahiret günü inancımıza göre hesapların gün yüzüne çekileceği,kimin kimden ne hakkı varsa alacağı gün yaklaşıyor.Günlerimiz, aylarımız ve yıllarımız birer birer geride kalıyor. Her düşen takvim yaprağıyla ömür sermayemiz tükenip gidiyor
Sayılı nefeslerimizin, sıhhatimizin, dünya nimetlerinin ayrı ayrı suali var. Bütün yaptıklarımızı belgeleyecek bir amel defteri, kurulacak şaşmaz bir terazi, hakikati dosdoğru beyan edecek şahitler var. İşte o gün, zerre miktarı işlenen hayır da şer de karşılığını mutlaka bulacaktır. Hiç kimseye zulmedilmeyecek, herkese hak ettiği tam olarak verilecektir.
“Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes kıyamet için ne hazırladığına baksın! Allah’a karşı gelmekten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden hakkıyla haberdardır.”
Allah’ın bizi her an gördüğü ve bizimle beraber olduğu bilinciyle iyilikte ve hayırda yarışalım. Her türlü haramdan, kötülükten, kul hakkından kaçınalım. Hata ve günahlarımız için tövbe ve istiğfar ile Rahmân’ın engin merhametine sığınalım. Kur’an ve sünnet, iman ve ibadet, salih amel ve güzel ahlak bir ömür hayatımıza yön versin.Ne verdiysen elinle o gelir seninle.İnsan ölüm anında yanında üç şey hazır bulunurmuş.Yıkanasıya kadar elbiseleri.gömülesiye kadar eş dost akrabaları,ve onunla her daim arkadaşlık edecek olan işlediği salih amelleri,hayır hasanatları yanında olacaktır.
İnsanların vefatından sonra devam eden sevaplar vardır.Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Bir mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı, amel defterine yazılmaya devam eder. Bunlar, Sadaka-i cariye- yaptırdığı Cami,okul yurt,çeşme,yol,köprü ile insanların faydalandıkları, faydalı kitaplarıyla istifade edilen ilim ve çocuklarının kendisi için ettikleri dua ve istiğfarların sevaplarıdır.”
Anne ve babalar¸ çocukların iyi yetişmelerinde sorumlu olan ilk kişilerdir. Çocuklarımız bize Allah'ın bir emanetidir. O halde onların bize Allah'ın bir emaneti olduğunu bilerek Allah'ını bilen¸ peygamberini tanıyan¸ dinini öğrenip hayatında uygulayan kişiler olarak yetiştirmeye çalışmalıyız. İnsan kız olsun erkek olsun kendi neslinden dünyaya gelen evladını Allah'ın râzı olacağı bir şekilde eğitip yetiştirirse ve geride kalan bu evladı¸ anne-babasının arkasından dua ederse o anne-babanın da amel defteri kapanmaz. O kişi ölüp bu dünyadan göçmesine rağmen¸ sevaplar amel defterine yazılmaya devam eder.
İnsanların özellikle kul hakkı yetim hakkı yiyen,insanları binbir sebeplerle üzen kişilerin dikkat etmediği,hiçe saydığı ahiret günü hesaplaşması geldiğinde, o gün işler çok zor olacağını herkes biliyor lakin önemsemiyor.Ahiret günü gözle görülmemesinden ve vefat etmiş eş dostlarımızın nasıl bir durumda olduklarının bilinmemesinden hiçe sayılıyor.Haksızlığa uğramış herkes ben hakkımı öbür dünyada,ahiret gününde alacağım hesabı yapmakta.Aslında herdaim sorgulanarak acaba nasıl bir yer,nasıl bir zorluk,nasıl bir acı ve izdırap olduğunun bilinmemesi de hesaplaşmayı o güne bırakmaya sebep oluyor.Çünkü bu memleketimizde hakkını alamayan,haksızlığa uğrayan insan sayısı çok fazla.Hz Allah ayeti kerimde Kul hakkı ile gelmedikçe bağışlanmanın olacağını bildirmiştir.Önemli olan o mahşer gününde Hz Allahın huzuruna kul hakkı ile çıkmamayı başarmaktır.Bilmeden kul hakkı almak ile bile bile can yakarak kul hakkı almanın farklı olduğunu söyleyelim.Mahşere kalan hesabın zorluğunu düşünelim ve bu dünyada her kim varsa gönüllerini kazanalım.