Bu gün size, "okul yapılamayan bir arsanın hikayesini" anlatacağım. Aslına bakarsanız bu tam olarak bir hikaye olmasa da bizim ülkemiz gibi gelişmiş ülkeler için, bu anlatacaklarım tam olarak “hikaye” oluyor. Üstelik bu hikayenin, çok hikmet dolu, çok ibret dolu, çok dramatik yönleri var.
Rahmetlinin “okul yapılsın” diye devlete bağışladığı o arsaya bilin bakalım ne yapılıyor?
Sosyal medyada görmüşsünüzdür muhakkak.. Evet, o arsaya “ÖZEL HASTANE” yapılıyor.
Daha sonra rahmetlinin varisleri dava açıyorlar, diyorlar ki; “bizim büyüğümüz, babamız, dedemiz, ‘burayı okul yapılsın’diye bağışlamıştı.. Bu hastane de nereden çıktı?” Arsa, Özel Hastaneye otopark olarak kullanılıyor, otopark yapıyorlar. (devlete okul yapılsın diye bağışlanan arsayı) Sonra bilir kişi de inceliyor dosyayı, diyor ki; Evet. Buranın bağışlanma şartı “okul yapılması” ama ortada okul falan yok.. Burayı bir hastane parkına dönüştürmüşler.
KADER!!!
Tam dava devam ederken, Allah'ın hikmeti işte. Hooop hakim, değişiveriyor. Davaya bakan hakimin artık “ataması mı gelmiş dersiniz, yoksa İstanbul’dan sıkılıp memleketin başka canım kentlerinde görev yapası mı geldi” dersiniz, bilemem ama hakimin görev yeri değişiyor. Kader işte ne gelir elden.. Bu arada da dava dosyası zaman aşımından, dava düşüyor. Sonra hayırsever vatandaşımızın mirasçıları yeniden dava açıyorlar. İstinaf mahkemesine gidiyor dosya. Bu arada da dava süreci devam ederken, Üsküdar Belediyesi’nin vatansever, hayırsever, hak hukuk adalet bilen yetkilileri, bu arsa için “üzerine hastane yapılabilir” onayı veriyorlar. Bu arsa okul yapılmadığı gibi, özel bir hastanenin otoparkına çevrildiği gibi, hayırsever vatandaşın isteğine yerine getirilmeyerek, harika, fıstık gibi bir ÖZEL HASTANE yapılmış oluyor.
Bu bir Türkiye hikayesidir, ama yinede şükretmeliyiz. Rahmetli hayırsever vatandaş “okul yapılsın” diye arsa bağışladığı için başına çok farklı şeyler de gelebilirdi, en nihayetinde.. O yüzden bende şükrediyorum, hamdediyorum ve sübhannallah diyorum..