Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı bünyesinde Düzce Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başlayan Dr. Öğretim Üyesi Meltem Küçükdağ, günümüzde çocuklarda yaygın görülen konuşma bozukluklarına dikkat çekti. Çocuğun dil gelişiminin doğumdan itibaren başladığına vurgu yapan Küçükdağ, “Çocuklar, konuşma becerisini doğar doğmaz kazanamadıkları gibi belli bir olgunluk, duyuların netleşmesi, ihtiyaçların çeşitlenmesi, farkındalığın artması ile birlikte kendini ifade edebilme gerekliliği ile bir süre içinde dillerini geliştirirler. Konuşma ve olgunlaşmanın istenen zaman sürecinde oluşabilmesi için beyin ve sinir sistemi, işitme, gırtlak ve ağız yapılarının da belli bir gelişime ulaşması gerekmektedir” dedi.
Ne zaman uzmana başvurulmalı?
Hayatlarının başında bebeklerin kendilerini ilk önce ağlama yoluyla ifade ettiğini dile getiren Dr. Küçükdağ, “Bebeğin ağlaması, artık belirgin bir iletişim aracı halini alır. Daha sonrasında basit sesler üretirler ve ilk adımları atılmış olurlar. Çocuklar 6-9 ay arasında babıldamaya (ba-ba-ba-ba sesleri çıkarma) başlar, aslında konuşmanın ilk evresi diyebiliriz. 12. ay itibariyle tek kelimeler kullanmaya, annesini babasını sözel ifadelerle çağırmaya başlar. 2 yaş itibariyle iki kelimeli cümleler kullanılmaya başlar ve bu süreçte normal gelişimi olan bir çocuğun söylediklerinin yüzde 60-70’i anlaşılabilir. 3 yaşındaki bir çocuk yaşını, cinsiyetini bilir ve tanımlayabilir, en az 3 kelimeli cümleler kurabilir ve söylediklerinin yüzde 80’i anlaşılabilir. 4 yaş ve sonrasında soru sorabilir, öykü anlatabilir, konuşması tama yakın anlaşılabilir. Eğer; 12-15. aylara kadar babıldaması olmayan; 18. aya kadar basit yönergeleri anlamayan; 2 yaşa kadar konuşmamış; 3 yaşına kadar cümle kuramamış ya da 4-5 yaşlarında basit öykü anlatmakta zorlanan bir çocuğumuz varsa, mutlaka ayrıntılı değerlendirmeye götürmeliyiz” diye konuştu.
Gecikmiş konuşma bozukluğunu, aşama ve tür olarak çok fazla değişiklik gösteren bir dil ve konuşma güçlüğü olarak ifade eden Küçükdağ, belirtilerin kişiden kişiye farklılık gösterdiğine işaret etti. Gecikmiş konuşma probleminin tanımlanmasında anne babaların gözlemlerinin önemli olduğuna vurgu yapan Meltem Küçükdağ, çocuklarda yaygın görülen belirtileri şöyle sıraladı:
“Yutma, çiğneme, salya akıtma gibi ağız ve çene bölgelerinde işlevsel problemler yaşayabilirler. Sınırlı sözcük dağarcıkları vardır. Cümle kurmakta zorlanırlar. Yaşıtlarına oranla ya hiç konuşmazlar ya da zor anlaşılan kısa cümleler kurarlar. Düşüncelerini, isteklerini anlatmada zorlanabilirler. Kendilerini ifade edemezler. Çevreye ve yeni girdikleri ortama uyum sağlamakta güçlük çekerler. Etrafındaki seslere, konuşmalara ilgisiz davranabilir, duymazdan gelir, dinlemiyormuş gibi davranabilirler. İletişim kurmaya karşı isteksiz olabilirler. Anlamsız sesler çıkarabilirler. İsteklerini, düşüncelerini dile getirirken ifade eksikliğinden kaynaklı bağırma, ağlama, vurma gibi tepkiler gösterebilirler. Konuşmak yerine işaret, jest ve mimik hareketlerini tercih edebilirler. Yalnız kalmayı tercih edebilirler. Dikkat sorunları yaşayabilirler bu sebepten dolayı dikkat süreleri kısa ve dağınık olabilir. Kavramları kavrama ve öğrenmeleri uzun zaman alabilir. Öğrendikleri bilgileri transfer edemeyebilirler.”
“Konuşamama şikayetinde ebeveyn süpervizyon eksikliği ve/veya yoğun ekran maruziyetini sorgularız”
Konuşma gecikmesinin günümüzde sık görülen bir durum olduğunu belirten Dr. Meltem Küçükdağ, “Bir çocuk bize konuşamama şikayetiyle geliyorsa ilk olarak ebeveyn süpervizyon eksikliği ve/veya yoğun ekran maruziyetini sorgulamaktayız. Çünkü polikliniğe başvuran konuşma gecikmesi olan hastaların büyük çoğunluğu ekran maruziyeti kısıtlanıp aile ilgisi artırıldığında düzelebilmektedir. Yakınlarımızda bile çok görülebilen bu durumda çocuk sabahtan akşama kadar telefonla/tabletle/ televizyonla ilgileniyor, aile içinde iletişim kısıtlı oluyor ve sadece bu durum değiştirilip çocuk kreşe yollandığında bile konuşma hızla gelişebiliyor” dedi.
Çocuğa aşırı düşkünlük ve bunun sonucu olarak çocuğa ihtiyaçlarını ve şikayetlerini dile getirmede fırsat vermemek, çocuğun duygusal çatışma, sürekli tartışma ve kaos ortamında büyümesinin de gecikmiş konuşmaya yol açabileceğine işaret eden Dr. Küçükdağ, “Yaşanılan ortamda birden fazla lisan konuşulması durumunda da konuşma gecikmesine rastlanabilir. Seçilen ana dilin öncelikli olarak ev ortamında konuşulması, basit kelimelerin seçilmesi ve sabırlı davranılması gerekmektedir. Çocukların istismar edildiği, psikolojik travmaya uğradığı; savaş, terör gibi nedenler. Ebeveyn kaybı-eksikliği, şiddet görme gibi durumlarda vücudunda bir problem olmasa bile konuşma gecikmesi ve bozukluğu görülmektedir” ifadelerine yer verdi.
Konuşma gecikmesine neden olan patolojik durumlar
Zihinsel engellilik, bilinguailizm, seçici konuşmazlık, serebral palsi, otizm spektrum bozukluğu, gelişimsel dil gecikmesi, işitme kaybı gibi patolojik durumların da konuşma gecikmesine neden olabileceğine işaret eden Meltem Küçükdağ, zihinsel engellilik durumunda hem gelişim testler hem de klinik olarak tanı konularak özel eğitim ve dil terapileriyle tedavi uygulandığını dile getirdi.
Otizm spektrum bozukluğunda erken tanı çok önemli
Otizm spektrum bozukluğunun, tahmin edilenin üzerinde bir sıklıkta görülmeye başlandığına dikkat çeken Dr. Öğretim Üyesi Küçükdağ, erken tanı ve tedavinin çok net işe yaradığını belirtti. Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda konuşması dışında sosyal ilişkilerinde de sıkıntı olduğunu ifade eden Küçükdağ, “Göz teması kuramaz/kısıtlı kurar. Komut alımında da sıkıntı yaşamaktadır. Mutlaka hızla çocuk psikiyatristine başvurulmalı ve en erken biçimde özel eğitime başlanmalıdır” şeklinde konuştu.
“Konuşması geciken her çocuk için mutlaka bir çocuk psikiyatristine başvurulmalıdır”
Annenin ve babanın farklı diller kullanması durumu yani çift dillilik olarak ifade edilen bilinguailizmi, konuşma gecikmesi nedenlerinden biri olduğunu dile getiren Küçükdağ, bu durumda aileyi en azından çocuk konuşmaya başlayana kadar tek dil konuşma konusunda yönlendirmenin önemli olduğunu vurguladı.
“Seçici konuşmazlık” sorunu hakkında da bilgi veren Küçükdağ, “Bu sorunda çocuk ailesiyle rahat konuşabilmekte ancak yabancılarla konuşamamaktadır. Bu durumda terapi dışında farmakolojik tedaviye de ihtiyaç duyulabilmektedir” diye konuştu.
Konuşma gecikmesinin sebeplerinden sadece “gelişimsel dil gecikmesinin” kendiliğinden geçebilen bir durum olduğunun altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Meltem “Küçükdağ, “Ancak bu ayrımı aileler kendileri yapamaz. Bu nedenle konuşması geciken her çocuk için en erken süreçte mutlaka bir çocuk psikiyatristine başvurulmalıdır” şeklinde açıklamasını tamamladı.
Yorum yazarak Ege Gündem Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ege Gündem Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ege Gündem Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ege Gündem Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ege Gündem Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ege Gündem Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ege Gündem Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ege Gündem Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.