“Adalet, var olanın, ait olduğu yerde bulunmasıdır. Adalet, doğruluk temelinde bir düzenin kurulmasıdır. Kurulan düzenin sürdürülmesi, hakkın gözetilmesi ve ona saygılı olunmasıdır. Adalet, komşusu aç yatarken tok yatamamaktır. Adalet, devletin dini, ekonominin besmelesidir. Adalet, geçinebilen emekli, umutları olan gençler, alnının terinin karşılığını alan emekçi, siftahına şükreden esnaf, yer ve yetki teminatı olan kamu görevlisi, ayrılmış erklerin birbirini denetleyebilmesidir. Adalet, yüce dinimizin en önemli emridir. Adalet, 3000 yıllık devlet geleneğimizin temelidir. Türk’e göre adalet göğün direğidir. Adaleti var eden “yasal düzen” bozulursa gök yıkılır. Töre; adalettir, kanundur. Ama törenin bir anlamı daha vardır. O da usuldür. Görevini yerine getirirken usul-erkan bilmek gerekir. Bilmeyene teslim edilen görev ve makam, gücü değil utancı getirir. Bugün de burada bir utancın anatomisini görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Bugün, cebelleştiğimiz sorunların ilk sebebi; adalet yoksunluğudur.” Adalet yoksunluğunun sebebi ise; iktidarın “adalet duygusundan” yoksun olmasıdır. Sonucu ise memleketin yoksulluğudur”
SON 15 AYDIR YAŞANANLAR; TÜRK HUKUK TARİHİNİN VE YAKIN SİYASİ TARİHİN EN BÜYÜK KEPAZELİĞİ OLARAK HAFIZALARDA SİLİNMEMEK ÜZERE YER ETTİ.
“Yasaklarla, yolsuzluklarla, yoksullukla mücadele taahhüdünden, her üçünün de faili olmaya evrilen iktidar yolculuğunun, en kritik duraklarından biri de; bugün görüştüğümüz ve üzerinde tartışmaya devam edeceğimiz Can Atalay vakasıdır. Mart 2014’te “Gezi Olayları” ile ilgili, hakkında; “örgüt kurmak ve yönetmek”ten iddianame düzenlendi. 2015 yılında beraat etti. 5 yıl sonra, yani 2019 yılında yine “Gezi Olaylarına” ilişkin yeni bir iddianame tanzim edildi. Tanzim eden de halen firari olan FETÖ Savcısı Muammer Akkaş. Şubat 2020’de Can Atalay bu davadan da beraat etti. İstinaf dosyayı bozdu. 2 defa beraat eden Can Atalay hakkında bu sefer devreye giren eller, kulaklara fısıldanan talimatlar, havada uçuşan “Unutmayınız Kartları” marifetiyle 18 yıl hapis cezası verildi. Keyfi yerine gelen istinaf bu cezayı hemen onadı. 2023 genel seçimlerinde Can Atalay aday oldu. YSK adaylığını kabul etti. Can Atalay milletvekili seçildi. Ve son 15 aydır yaşananlar ise; usul-erkan bilmemenin, hukuk tanımazlığın, adaletsizliğin, devlet aklı ve ahlakından yoksunluğun, siyasetin, yargıyı teslim almasının, yargıç değil personel istihdamının, Türk hukuk tarihinin ve yakın siyasi tarihimizin en büyük kepazeliği olarak hafızalarda silinmemek üzere yer etti.”
KUL HAKKINA GİRDİLER, MİLLÎ İRADEYİ-HUKUKU VE ADALETİ YOK SAYDILAR.
“Anayasa 83. madde milletvekillerinin dokunulmazlığı var diyor. Milletvekilitutulamaz, gözaltına alınamaz, sorgulanamaz, tutuklanamaz, yargılanamaz. Kaldırılma usulünü de istisnai durumları da düzenliyor. Bu kurala dayanarak Can Atalay, başvuru yaptı. Dosya Yargıtayda olduğu için Yargıtay, bu durum istisnai hallerdendir. Dolayısıyla bahse konu kişi dokunulmazlıktan faydalanamaz dedi. Doğrudur veya yanlıştır hukuki bir yorumdur… Neticede Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru sonucunda; Tutukluluğun devamı, Anayasa 83. maddesiyle bağdaşmıyor diyerek“Hak ihlali” kararı verildi. Şimdi böyle bir durumdane beklersiniz? -Yerel mahkeme kararı uygulayacak. -Can Atalay, tahliye edilecek. -TBMM’de gelip Milletvekili Yeminini edecek -Milletvekilliği sona erince de yargılama devam edecek. Hukuk bunu gerektiriyor. Ya da; -Bu arada bir fezleke düzenlenecek, -TBMM’ye gönderilip, görüşülüp, oylanacak. -Dokunulmazlık kaldırılacak, -Ancak bu süreçlerden sonra yeniden yargılama yapılacak. Bizim hem ceza hukukumuz hem anayasamız hem de kanunlarımız bunları emreden nitelikte hükümler içeriyor. Ama hiçbirisi olmadı, usul-erkan bilmeyenler, talimatla hukuku eğip bükenler, adalet duygusundan, millete karşı sorumluluktan yoksunlar, göğün yıkılmasına sebebiyet verdiler. Kul hakkına girdiler, milli iradeyi-hukuku ve adaleti yok saydılar.”
BAŞKA ÜLKELERDE OLSA BUNLAR FİLM OLUR SAYGIDEĞER MİLLETVEKİLLERİ
“Önce; Anayasa Mahkemesinin Kararını uygulaması gereken yerel mahkeme; dosya Yargıtay’da, kararı o versin dedi. Anayasa’nın amir hükmü olan; “Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar” maddesi ağırlarına gitmiş olacak ki; Yargıtay 3. Ceza Dairesi“ben herkes miyim” diyerek; dünyada eşi benzeri görülmemiş bir karara imza attı. Anayasa mahkemesi kararlarına uyulmamasına, hatta kararı veren AYM üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti. Başka ülkelerde olsa bunlar film olur saygıdeğer milletvekilleri. Atalay bu durumda senaryoya itiraz ettive yeniden AYM’ye başvurdu. AYM bu sefer de; ilk kararı uygulamayarak, bireysel başvuru hakkını da ihlal ettiniz dedi. Aynı döngü bir kez daha yaşandı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararının “hukuki değerinin” olmadığını söyleyip karara uymama kararı verdi. Yetmedi, bir de milletin iradesinin tecessüm ettiği ve duvarında EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR yazan Gazi Meclisimize bir de sopa gösterdi. “Anayasal zorunluluk gereği takdir ve ifası için Yeniden TBMM Başkanlığına tekrar gönderilmesine” karar verdi. TBMM Başkanı Sayın Numan KURTULMUŞ, bu kararı, kendisi beni bağışlasın ama “Emir telakki etmiş” olsa gerek ki; yurtdışında olduğu bir oturumda gündeme aldırıp, okuttu.”
ATALAY’IN MİLLETVEKİLLİĞİNİN DÜŞÜRÜLMESİ ESASEN VE HUKUKEN YOK HÜKMÜNDEDİR.
Can Atalay’ın yeniden AYM’ye başvuru sürecini anlatan. Dervişoğlu, yaşanan süreci şu şekilde anlattı: “Can Atalay yeniden Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi bu sefer de; “TBMM’de okuduğunuz karar, “mahkumiyet” kararı değil, Yargıtay ilgili dairesinin, “Anayasa Mahkemesi” kararına ilişkin değerlendirmesidir” yorumunda bulundu. Devamla;“AYM olarak biz;“hak ihlali” kararı verdikten sonra kesinleşmiş bir hükmün varlığından söz etmek mümkün değildir. Kararlarımız tavsiye değildir. Bağlayıcıdır, gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir hakkı ve yetkisi bırakmayan kararlardır ifadesinde bulunduk. İhlale yol açan karar, “Hak ihlali” kararımla ortadan kalkmıştır. Yasama organı yönünden de bu bağlayıcıdır. Yargıtay’ın “AYM kararına uyulmaması” kararı da hukuki bir değere sahip değildir. Dolayısıyla kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı falan yoktur.” dedi. Yani mealen; Türk hukukunda, Anayasa Mahkemesinin “Hak ihlali kararına uyulmaması” gibi bir uygulama yoktur tespitinde bulundu. Yani buna göre, yine verilmesi mümkün olmayan ve hukuki dayanaktan yoksun bir karara yaslanarak, Yargıtay İlgili Dairesinin yazısının TBMM Genel Kurulunda okutulması suretiyle, Atalay’ın Milletvekilliğinin düşürülmesi esasen ve hukuken yok hükmündedir.” ifadesine yer verdi.
MEVZU CAN ATALAY YA DA ONUN MİLLETVEKİLLİĞİNİN DEVAMI DEĞİLDİR. MEVZU, HUKUKUN EMRETTİĞİNE UYMAK İÇİN GEREĞİNİ İFA ETMEKTİR.
“İşte bu kararın ışığında bizler bugün buradayız… 3000 Yıllık Devletimizin asırlık Cumhuriyetimizin tarihinde yapılmış en karanlık tablolarından birisi önümüzde. Bugün TBMM, bu utanç tablosunu ya paramparça edip yok edecek, ya da bu tablonun tarihte yer etmesinin mimarı olarak sorumluluğu üstlenecektir. Yokhükmünde olan bir karar, ya kötü bir anı olarak hatırlanacak, ya da hukukun artık bu ülkeyi terk ettiği cümle aleme ilan edilmiş olacaktır. İsimler diyor Goethe, “birer kuru gürültüden ibarettir.” Mevzu Can Atalay ya da onun milletvekilliğinin devamıasla değildir. Mevzu, hukukun emrettiğine uymak için gereğini ifa etmektir. Mevzu hukuk devletinin hem maddi hem biçimsel özelliklerini savunmaktır”
İTİRAZ ETTİĞİMİZ; BU ÜLKEYİ HER GEÇEN GÜN DAHA KÖTÜYE GÖTÜREN TEK ADAM REJİMİNİN CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİN BUGÜN BİZİ GETİRDİĞİ HÂLDİR…
“Nasyonal sosyalistler, Almanya’da iş başına geldiklerinde, evvela hukukun biçimsel güvencelerini tahrip etmişlerdi. Sonrasında hukuk devletinin maddi özünü ortadan kaldırmak, onlar için çok kolay bir işe dönüşmüştü. Hukuk devletinin, “maddi özünde” insan vardır, insanın onuru vardır,
insanın hakları vardır… Biçimsel ilkeler ise bu özü korumak için getirilmiştir. Bunu tahrip etmeye başladığınız andan itibaren, özü de ortadan kaldırmanın yolunu açmış olursunuz. İtiraz ettiğimiz, karşı durduğumuz, bu ülkeyi her geçen gün daha kötüye götüren tek adam rejiminin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bugün bizi getirdiği haldir”
BEYEFENDİYE HÜRMETSİZLİK ETMEKTEN KORKAN, BİR MECLİS YÖNETİMİ OLUNCA NE O TEAMÜLLER NE O TECRÜBE VE BİRİKİM HİÇBİR İŞE YARAMADI, YARAMIYOR
“Bu devletin gelenekleri vardı, O gelenekleri yok ettiniz! Bu devletin bir aklı vardı. O akla ihanet ettiniz! Bu devletin bir ahlakı vardı. Ahlak yoksunluğunu tıpkı bir kanser hücresi gibi devlete metastaz ettirdiniz. Geldiğimiz yer işte tam burasıdır! Kurduğunuzu sandığınız düzen değil düzenektir! Hukuktan, adaletten arındırılmış; ahlaktan yoksun, akıldan uzaklaşmış kurnaz bir düzenektir! Toylardan, Kurultaylardan bugüne gelen bir geleneği ve bir tecrübesi var bu Meclisin, yüz yıldır süregelen teamülleri var. Beyefendiye hürmetsizlik etmekten korkan, buna karşı hukuku hiçe saymayı umursamayan bir Meclis yönetimi olunca ne o teamüller ne de tecrübe ve birikim
hiçbir işe yaramadı, yaramıyor… Böyle devam ederseniz de yaramayacak. Küçük siyasi hesaplar ve kendi partisindeki ikbal uğruna, bu gazi meclis zor durumda bırakılmıştır.”
SAYIN BAŞKAN, SİZ BU KARARI KENDİNİZ Mİ OKUMAK İSTEMEDİNİZ DE BAŞKASINA OKUTTURDUNUZ?
Konuşmasının devamında TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a seslenen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “TBMM’de yanlış bir kararın okutulduğu konusundahemen tüm hukukçular hemfikir. Kendisi yurtdışındayken bu kararı başkanvekiline okutturan, Meclis başkanına sesleniyorum: Sayın Başkan, siz bu kararı kendiniz mi okumak istemediniz de başkasına okutturdunuz? Baskı altında mıydınız? Bu çetrefilli durumun oluşmasını sağlayarak, kendinize farklı bir parantez mi açmaktı niyetiniz? Bakın ben iyiyim ama ne yapayım, sonuçta emir kuluyum okumamız lazımdı mı demek istediniz? Yöneticilik, sorumluluktan kaçmak değil, onu layıkıyla üstlenmekten geçer. Aksi maalesef ve maatteessüf ucuz siyasettir ve işgal edilen koltuğa yakışmaz.” dedi.
BU KEZ YEREL MAHKEMENİN KARARINI MI OKUYACAKSINIZ?
Dervişoğlu, bugün meclisin bir karar alamayacağını, oylama yapamayacağını şu sözlerle ifade etti:
“Yanlışların iç içe geçtiği sürecin sonucunda şimdi buradayız. Ama bu yanlışlıklar sürecinin en önemli halkası Mecliste yanlış kararın okunması olmuştur. Yanlış karar okunduktan sonra diğer tartışmaların da hiçbir önemi kalmamıştır. Böylesi bir hatanın, Meclis tarihinde hiç olmamış olduğu da dikkate alındığında Meclis başkanının niyeti ve yeterliliği konuşulması gereken en önemli mesele olarak şimdi önümüzdedir. Meclisi olağanüstü toplantıya çağırdık. Soruyorum şimdi ne yapacağız? Bir oylama mı yapacağı?z Hayır! Bir karar mı alacağız?Hayır! Konuşacağız, tartışacağız ama ne yapacaksınız? Bu kez yerel mahkemenin kararını mı okuyacaksınız? O da yok hükmünde…Öyleyse ne yapacaksınız? ”
ASLINDA CAN ATALAY’IN MİLLETVEKİLLİĞİ HİÇ DÜŞMEDİ.
“Anayasa Mahkemesi’ne göre; Yüksek Mahkeme, hak ihlali kararı verdikten ve bu ihlalin düzeltilmesi için hüküm kurduktan sonra artık o karara dayanarak işlem tesis edilemez diyor. Yani karar yok hükmünde. Yani yok hükmündeki hukuk aleminde hiç var olmadı deniliyor. Yani aslında Can Atalay’ın milletvekilliği hiç düşmedi diyor bu karar. Bugün yapılması gereken, Anayasa Mahkemesi kararının gereğini yerine getirmek, Can Atalay’ın milletvekilliğine dayalı her türlü sonucun gerçekleşmesini de temin etmektir. Daha önce, Meclis toplanana kadar adalet müessesesiTürkiye'yi karşı karşıya bıraktığı bu sorunu çözmek yolunda doğru bir adım atmaya muvaffak olur temennisinde bulundum.Kimse kılını kıpırdatmadıYargıda yüksek mahkemeler arasındaki güç tartışması, ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine onulmaz bir zarar verilmesine sebep oldu.Bunun sorumluları, bu sakil durumu düzeltmek için gereğini yapmak mecburiyetindedir. Can Atalay, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden yemin etmeli ve Milletvekili olarak çalışmasına başlamalıdır”
YAPILAN HER NE VAR İSE ZATEN YOK HÜKMÜNDEDİR.
“Can Atalay’ın hukuki bir problemi varsa şayet işte o zaman hukuk işletilmelidir. Bunun yolu, yöntemi, usulü, erkanı bellidir. Ama biliyoruz ki siz bunu da yapamayacaksınız. Çünkü dün Adalet Bakanınız, bugün de değerli grup başkanınız “Meclis’in yapabileceği bir şey söz konusu değil” mealinde açıklamalar yaptılar. Ben hatırlatayım; 18. yüzyılın ünlü hukukçularından Blackstone der ki, “Parlamento tabiat bakımından imkansız olmayan her şeyi yapabilir” Yani bu Aziz Meclis, Anayasaya uygun olmak kaydıyla her türlü kararı alabilir ve her türlü adımı da atabilir. Korkmayın, bunun için önünüz açık. Bu Gazi Meclis, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın da en başta korunduğu ve kollandığı bir çatı olarak inşa edilmiştir. Türkiye’de de Meclise rakip bir yasama organı yoktur, olamaz, olmayacaktır. Bunun herkes tarafından bilindiğine şahidim. Az evvel söyledim Meclisin bir karar almasına gerek olmadığı açıktır. Çünkü yapılan her ne var ise zaten yok hükmündedir.”
DEMOKRASİLERDE ÇARE TÜKENMEZ; AMA DİKKAT EDİN DEMOKRASİLERDE!
“Anayasa Mahkemesi kararlarını eleştirebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz ama bu kararlara uymamak, hele hele bu kararları yok saymak gibi bir lüksünüz olamaz. Beğenin beğenmeyin, Anayasa Mahkemesi “ben ihlal kararı verdiğime göre kesin hüküm kalkmıştır, TBMM’nde de zaten yanlış karar okutulduğu için Milletvekilinin düşmesi eylemi yok hükmündedir” diyorsa TBMM Başkanlığının yapacağı tek şey: Anayasa Mahkemesi kararını okutmak, milletvekilinin milletvekilliğinin hiçbir zaman sona ermediğini belirterek buna göre işlem gerçekleştirmesidir. Demokrasilerde çare tükenmez. Ama dikkat edin demokrasilerde diyorum. Mimarı olduğunuz ve yana yakıla savunduğunuz bu ucube sistemde, hukuku işletmekten imtina ettiğiniz her durumda, Türk demokrasisini daha fazla tartışılır hâle getiriyorsunuz. Dikkat ediniz, Hep yanlışla imtihan ediliyor sonuçta hep kaybediyorsunuz.”
BAĞLILIĞI DEVLETE DEĞİL, SARAYA OLANLARI EL ÜSTÜNDE TUTUYOR, SONRA DA LİYAKATSİZLİĞİN VE İŞ BİLMEZLİĞİN BEDELİNİ ÖDÜYORSUNUZ
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM’deki konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Bağlılığı devlete değil, saraya olanları, itaati devlete değil efendiye olanları el üstünde tutuyor, sonra da liyakatsizliğin ve iş bilmezliğin bedelini ödüyorsunuz. Bakanlık koridorlarında hazırlanan ve kamuoyuna sunulan ama daha üstünden üç dört ay geçmeden yenisini hazırlamak mecburiyetinde kaldığınız yargı paketlerinin içinde her geçen gün biraz daha hukuksuzluğa ve adaletsizliğe doğru dibe batıyorsunuz. Yediğiniz vurgunun farkında değilsiniz”
Yorum yazarak Ege Gündem Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ege Gündem Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ege Gündem Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ege Gündem Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ege Gündem Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ege Gündem Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ege Gündem Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ege Gündem Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.