Almodóvar'ın Yeni Filmi: The Room Next Door
Başrollerinde Tilda Swinton ve Julianne Moore’un yer aldığı The Room Next Door, Almodóvar’ın karakteristik melodramatik tarzını ve ince işlenmiş konularını İngilizce bir senaryoya nasıl uyarladığını görmek isteyenler için büyük bir merak kaynağı. Filmin, festival ve sanat filmi çevrelerinde oldukça iyi performans göstereceği tahmin ediliyor. Ancak, filmin merkezinde yer alan ötanazi gibi ağır bir konunun işleniş şekli, izleyiciler üzerinde beklenenden daha mesafeli bir etki bırakabilir. Almodóvar’ın senaryosunun kanser semptomları ve tedavileri hakkında oldukça detaylı bilgiye sahip olması, bu süreçleri yaşamış ya da yakınından tanıklık etmiş olanlar için hoş bir sürpriz olabilir. Ancak, Swinton’ın oyunculuğu zaman zaman karakterin hastalıklı haliyle tam olarak örtüşmeyebilir.
Filmde İşlenen Derin Konular ve Almodóvar’ın Yöntemi
Martha (Swinton), üçüncü evre rahim ağzı kanseri teşhisi almış bir karakterdir. Ingrid (Moore), bir kitap imza gününde ortak bir arkadaş vasıtasıyla Martha’nın teşhisini öğrenir ve hemen onu hastanede ziyaret etmeye karar verir. Martha, deneysel bir tedavi sürecindedir ancak tedavi beklenen etkiyi göstermez ve acılar dayanılmaz bir hale gelir. Bu noktada Martha, kendi hayatına son verme kararı alır ve bu süreci planlamaya başlar. Dark Web’den satın aldığı bir hapı kullanarak intihar etmeyi planlar ve bu süreçte Ingrid’in de yanında olmasını ister. Almodóvar’ın bu dramatik hikâyeyi ele alış şekli, izleyiciyi karakterlerin kararları ve bu kararların ardındaki duygusal yükle yüzleşmeye zorlar.
New York’ta Almodóvar Dokunuşu
Almodóvar’ın bu seferki filminde dikkat çeken bir diğer nokta ise New York şehrine olan odaklanmasıdır. Film, New York’un kültürel simgelerini ve yerel detaylarını otantik ve yaşanmış bir şekilde sunarak, şehirde geçen hikâyelere aşina olan izleyicilerin ilgisini çeker. Özellikle Flatiron’daki Rizzoli ve Lincoln Center gibi kültürel mekânlar, filmin atmosferini zenginleştirir ve New York sinemaseverleri için hoş bir nostalji hissi yaratır.
The Room Next Door: Almodóvar’ın Tarzına Sadık Kalış
The Room Next Door, her ne kadar İngilizce bir film olsa da, Almodóvar’ın karakteristik tarzını koruyor. Inbal Weinberg’in prodüksiyon tasarımı, Martha’nın turkuaz kanepesi ve zümrüt yeşili dolapları gibi detaylarla, izleyiciyi Almodóvar’ın renkli dünyasına davet ediyor. Bu detaylar, filmin görsel estetiğine büyük katkı sağlıyor ve izleyiciler üzerinde güçlü bir izlenim bırakıyor. Ancak, filmin yerel gayrimenkul maliyetlerini göz ardı etmesi, New Yorklular için biraz gerçekdışı bir izlenim yaratabilir.
Yorum yazarak Ege Gündem Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ege Gündem Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ege Gündem Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ege Gündem Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Ege Gündem Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ege Gündem Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ege Gündem Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ege Gündem Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.