Ridley Scott’ın en riskli filmi: The Counselor hakkında şok edici detaylar!

The Counselor: Risk Dolu Bir Başlangıç
Scott’ın en riskli projelerinden biri olan The Counselor, Cormac McCarthy tarafından kaleme alınmış ve tamamen sinema için yazılmış bir gerilim filmidir. McCarthy’nin “Blood Meridian”, “Suttree” ve “The Crossing” gibi Amerikan edebiyatının önemli eserlerine imza atan bir yazar olması, filmin hikaye gücünü artıran bir faktördür. McCarthy'nin kalemi daha önce “No Country For Old Men” ve “The Road” gibi eserlerin uyarlaması ile beyazperdede boy gösterse de, The Counselor, sinemaya özgü olarak kaleme aldığı ilk eseridir. Bu durum, filmin özgün yapısında kendini gösterir çünkü McCarthy’nin anlatım dili, daha çok roman için uygun olabilecek metaforik bir üslupla yazılmıştır. Filmde belirsizlikler ve yoğun bir metafor kullanımı, izleyiciye düşünsel bir meydan okuma sunmaktadır.

The Counselor’ın Hikayesi: Tehlikeli Bir Yolculuk
Filmin ana karakteri, Michael Fassbender tarafından canlandırılan isimsiz bir avukattır. Bu karakter, sevgilisi Laura’ya (Penélope Cruz) evlenme teklif etmeyi planlarken, kendini Meksika sınırında başarısız bir uyuşturucu anlaşmasının ortasında bulur. Fassbender’ın karakteri, Cameron Diaz’ın canlandırdığı Malkina ve Javier Bardem’in hayat verdiği Reiner ile karmaşık bir bağlantıya sahiptir. Avukatın açgözlülüğü onu beklenmedik bir komplo içerisine çeker. Bu hikaye yapısı, McCarthy'nin hikayeye özgü anlatım tarzını daha derinlemesine hissettirir; avukatın karmaşık ilişkilerle örülü dünyasında, izleyiciye tek bir olay örgüsünün ötesinde birçok katman sunulmaktadır.

Grafik Şiddet ve Eleştirel Düşünce
The Counselor, Ridley Scott’ın alışılmışın dışında grafik şiddet sahneleri ile dikkat çeker. Şiddetin ekranlarda böylesine açık bir şekilde sergilenmesi, Scott’ın ortaçağ aksiyon sahneleriyle tanınan "Kingdom of Heaven" ya da “The Last Duel” filmlerinden bile daha yoğun bir etki yaratır. Ancak, karakterler o kadar ince işlenmiştir ki, anlatının hicivsel bir amaca hizmet ettiği açıkça hissedilir. Fassbender’ın canlandırdığı avukat, açgözlülüğü ve korkaklığı ile belirginleşirken, Cruz’un canlandırdığı Laura karakteri ise bu karanlık dünyanın dışında, masum bir figür olarak kalır. Bu tezat, McCarthy’nin edebi eserlerinde karakterlerin içsel dünyasına yaptığı vurguya benzer bir dille filme aktarılmıştır.

Absürtlük, Tutarsızlık ve Performanslar
Film, özellikle Cameron Diaz’ın bir araba kaputunda gerçekleştirdiği şok edici sahne ile, absürtlük sınırlarında dolaşır. Her performans abartılı olmasına rağmen, anlatı bütünlüğünün eksikliği filmin ciddiye alınmasını zorlaştırır. Ancak Brad Pitt, Westray rolü ile McCarthy ve Scott’ın yaratmak istediği atmosfere uyum sağlayabilen nadir oyunculardan biridir. Pitt, Fassbender’ın avukatıyla etkileşimde bulunan gizemli bir ortak rolündedir. Onun karakteri, uyuşturucu dünyasında var olan ahlaki yozlaşmayı temsil eder. McCarthy ve Scott’ın bu karanlık dünyaya bakışı, Pitt’in karakteri aracılığıyla daha belirgin hale gelir.

Brad Pitt’in Performansı: Karanlık Mizahın Ustası
Brad Pitt, The Counselor'da, kendine has bir karanlık mizah anlayışı ile dikkat çeker. Pitt'in karakteri, son derece çarpıcı diyalogları, özgün bir ciddiyetle ve ince bir mizah duygusuyla harmanlar. Pitt’in, “Burn After Reading” ve “Twelve Monkeys” gibi filmlerde sergilediği karakter oyunculuğu performansları, onu bu rolde öne çıkarır. Pitt’in varlığı, filmi bir suç gerilim filmi olmanın ötesine taşır ve ironik bir şekilde Scott’ın en riskli projelerinden birine başarı katmanı sağlar. Pitt, filmden onurunu koruyarak çıkan nadir karakterlerden biri olarak öne çıkar.